SEYİR

35 yaşa bir kala sorgulamaya, iç hesaplaşmalara devam ediyorum. Bunca yıldır hayattayım yani nefes alıp veriyorum, yiyorum içiyorum, uyuyup uyanıyorum, bir evlilik yürütüyorum, bir çocuk yetiştirmeye çalışıyorum, öğrenciliğin gereklerini yerine getiriyorum, biraz anneyim, biraz eş, biraz evlat, biraz kardeş, biraz arkadaş. Sosyal rollerim arasında gidip geliyorum. Kendimle sürekli bir kavga halindeyim. Kah geçmişte yaptığım hatalara odaklanıyorum kah gelecek planlarıma, hayallerime söyleniyorum. Bazen olduğum yere şükredip vay be neler başarmışım diyorum, bazen de şu yaşta hala nelerle uğraşıyorsun, bir baltaya sap olamadın diyorum. 

Bir baltaya sap olabilmek için tam olarak ne yapmam gerekiyordu? Üniversiteyi bitirince bir işe girip çalışmak ve para kazanmak mıydı bir baltaya sap olmak? Eğer öyleyse olamadım evet. Peki bu düşünceye saplanıp kendimi hırpalayıp hayatı çekilmez mi kılmalıyım? Ya da ikinci kez okuduğum üniversite bitince çalışmaya başlayacağım günlere odaklanıp gelecek hayalleri içinde mi yaşamalıyım? Geçmişe mi saplanayım, gelecekte mi boğulayım? 

Hiçbirini yapmayacağım, çünkü ben an'da olmaya, akışta kalmaya karar verdim. Gerçekten yaşamayı seçtim. Zihnimin geçmişten ve hayallerden devşirip önüme koyduğu düşüncelerin peşine takılıp hayatımı sürüklemekten vaz geçtim. 

"Yaşam anlardan oluşur, anlarda yaşanır. Ya o an ile bir, onun içinde yerini almış, onu yaşayan ve deneyimleyen bilinçsin ya da ona direnen, karşı koyan, ayrı olmaya çalışansın. O zaman yaşamda olamazsın. İçinde olmadığın bir şeyi yaşayamazsın. Var olamazsın. Yoksun. Direndiğin her an yoksun yaşamda."

"...burada isen, o anı yaşayan bedeninle birlikte gerçekten yaşıyorsun, varsın. Var oluyorsun. Hayalde isen, ki buna geçmiş ya da gelecek diyoruz, o zaman yoksun. Orada yaşam yok çünkü."

Ben geçmişe takılmayı ya da geleceği düşünüp endişelenmeyi bir süre önce bırakmıştım zaten. Şu an içinde bulunduğum anı en iyi şekilde yaşamaya odaklanmıştım. Sevdiğim bir bölümde okuyorum, kendimi farklı konularda geliştirmeye çalışıyorum, her ne yapıyorsam en iyisini yapmaya çalışıyorum. Ama hayatımın farklı alanlarında akışta kalmakta zorlanıyorum. Özellikle de eşimle ve oğlumla olan ilişkimde hep sınıfta kalıyorum. Neden böyle oluyor, neden her şey beni sinirlendiriyor, mutsuz ediyor anlamıyorum. Daha doğrusu anlamıyordum. 

Artık taşlar yerine oturmaya başladı. Sosyal medyanın belki de tek iyi yanı belki hayatınız boyunca haberdar olmayacağınız insanları, kitapları, düşünceleri karşınıza çıkarmasıdır. Piraye'nin karşıma çıkması da işte böyle, instagram sağolsun. Keşfette gördüğüm bir fotoğraf, altında yazan:

"Kaybettiğin gerçeğini bulabilecek misin? Kendini mahrum ettiğini yeniden nasıl keşfedeceksin? Seyir eden misin? Seyreden mi? Bu bilmeceyi çözebilecek misin? Peki ya sen kim olacaksın?"
soruları beni ona götürdü. Piraye Erdoğan'a. Hesabını inceledim, yazdıklarını okudum ve tam da ihtiyacım olan zamanda karşıma çıkmasındaki anlamı kitabı okuduktan sonra daha da iyi anladım.

"Seyir" öyle bir kitap ki, onu anlatmak zor. İnsana ayna tutuyor, ama öyle bir ayna ki, önce seni hayatın boyunca görmek istediğin, kendini inandırdığın sahte kimliğinle yüzleştiriyor. Hayatındaki tıkanıklıkların nasıl bu sahte kimliğin yüzünden açılmadığını, yaşadığın tüm olumsuzlukların nasıl dönme dolap gibi dönüp durduğunu, hayatta kurban diye bir şey olmadığını ve herkesin bilinçli ya da bilinçsiz "kendi seçtiği" hayatı yaşadığını ve bunun için başkalarını suçlamanın anlamsızlığını yüzüne yüzüne vuruyor insanın.

Zihin, bilinç ve beden arasındaki ilişkiyi, var oluşu, seçimleri, deneyimleri, çekim yasasını öyle güzel anlatıyor ki okurken sürekli yaşadığınız olayları sorgularken, hadi ya demek bu yüzdenmiş diye aydınlanırken buluyorsunuz kendinizi. 

Zihin size bir masal anlatır, siz o masala inanırsınız ve o doğrultuda yol alırsınız ve karşınıza hep o masalı devam ettirecek deneyimler çıkar diyor Piraye. Hemen dönüp kendime bakıyorum, zihnim bana sinirli bir insan olduğumu söylüyor ve ben buna inanıyorum. Çocuğum okuldan geliyor, onu hemen yıkamak istiyorum, nazlanıyor. İkna etmeye çalışıyorum, olmuyor. Bağırmaya başlıyorum, neden, çünkü ben sinirli bir insanım. Ben bağırınca oğlum korkup ağlamaya başlıyor, ben daha çok sinirleniyorum. Kısır döngü. O an sadece ben ve sinirli bir insan olduğum masalı var, gerçek yok. Benim şefkatli bir anne olabileceğim gerçeği yok, çocuğumun yorgun olabileceği gerçeği yok. İnandığım masal var. 

Bir başka örnek, zihnim bana mutlu bir evliliğim olmadığını söylüyor. Ben buna inanıyorum. Eşim işten geliyor, yarım ağız söylenen bir hoş geldin, eşimin suratı ifadesiz, zaten biz mutlu değiliz ki, ne yapacaktım boynuna mı atlayacaktım, o da zaten eve geldiği için yüzünde güller açmıyor, nasıl hikaye ama? Peki gerçek ne? Sabahın köründe evden çıkıp akşama kadar çalışıp yorgun argın eve gelen bir adam ve onu evliliğinin iyi gitmediğine inandığı için asık suratla karşılayan bir kadın. Neye inanırsan. Zihin bir masal anlatıyor, inanmayı mı seçiyorsun, yoksa bilinci devreye sokup gerçeği görmeyi mi?

"Seyir"i okuduktan sonra fark ettim ki, ben birçok konuda zihnimin masallarına kanmışım, kendi gerçeğimi yaşamamışım, bilinçsizce seçimler yapmışım. Hayatım hep bir şeylere tepkiler vermekle geçmiş, kendim bir şeyler "ol"mayı başaramamışım. 

"Yaşam gerçek olmayan ne varsa sende, her gün sana onu gösterir. Gelen hep sensindir. Hep kendini getirir sana, "Kendine gel!" diye. Bütün o savunmaların, saklanmaların, kaytarmaların, ters yöne kaçmaların, sözde korumak için kendini dışarıya saldırmaların ne denli boş olduğunu sana yeniden, yeniden gösterir. Yine yakalanırsın, yine gelir kapına. Çünkü "soru"n hep aynı yerden gelir: Kendinden. Bu nedenle cevapları dışarıda arayarak değil, kendini OKUyarak çözebilir insan. Yaşam senin için aslında hep tek ve aynı soruyu yineler: Var mısın?" 

Hayatınızda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna inanıyorsanız, bir şeyler sizi huzursuz ediyorsa, kendinizden ya da etrafınızdaki insanlardan memnun değilseniz bu kitabı mutlaka okuyun. Her şeyin yolunda olduğuna inanıyorsanız da okuyun, belki de zihninizin size anlattığı masala kanıp derin bir uykudasınızdır, kim bilir. 

Not-1: Seyir bir roman. Bir yandan sorgulayıp bir yandan keyif alarak okuyacağınız bir roman. Kendiniz için ona bir şans verin, pişman olmayacaksınız. (Seyir, Piraye Erdoğan, Mona Yayınları)

Not-2: Bu yazıdaki tüm alıntılar Seyir'den.



Yorumlar

  1. Burcu'm oğluna kızma, bağırma ne olur ençok buna üzüldüm. Nasıl pişmanlık duyduğunu tahmin edebiliyorum. :( Ben senin o güzel kırlarda, yanında Tatlış, ondan daha tatlış oğlunla fotoğraflarına bakınca mutlu olmak için her şeye sahip bir genç kadın görüyorum, değerini bil tatlım. Bunlara sahip olmayanlar da var. Yapayalnız ölenler var. Kitap tavsiyesi için teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merak etme Müjde ablacım, farkındayım ve inan çok çabalıyorum. Her gün daha iyiye doğru :)

      Sil
  2. Bu kitabı okuyayım ben de :) Akşam eve gelen adama gülümseyerek hoş geldin diyim bakiim bi de :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oku Handan Oku :)
      Ama şunu da unutma, ne kadar az beklenti o kadar çok mutluluk huzur :)

      Sil
  3. Bazen böyle dönemler yaşıyoruz. İnsan, farkındalığını artırdıkça bir çok şeyin anlamını çözmeye başlıyor. Zorlu dönemlerimi karşıma çıkan bu tip kitaplarla atlattım. Sende şanslısın ki karşına ‘Seyir’ çıkmış ve bir şeylerin farkına varmışsın. Sevgiler🙏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Persephone, karşımıza hep zorlu dönemler çıkacak ve biz hep üstesinden geleceğiz :)
      Sevgiler.

      Sil
  4. hıms güzelmiş kitap okumalı gibi duruyoooo :) geçmişi geleceği boşvercen yaşıcan işte çok düşünmedeeen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet deep güzel kitap. Aynen öyle hayat bi gün o gün bugün :)

      Sil
  5. Kişisel gelişim kitabı gibi duruyor öyle mi? Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Kişisel gelişim kitabı değil, bir roman. Roman kahramanı üzerinden bir dönüşüm hikayesi.

      Sil
  6. Kapağı da çok güzel tasarlanmış. Güzel bir kitaba benziyor. Elime geçerse okumak isterim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapağı da içeriği de güzel, umarım okuma fırsatın olur :)

      Sil
  7. şahane yazmışsınız, hemen seyire bakmaya gidiyorum, elinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  8. Alıntılar çok iyi Burcu.
    Paylaşımını okuyunca aklıma "öğrenci hazır olunca öğretmen gelirmiş" cümlesi geldi.
    Ara ara kendimi sorguluyorum, çok okuyorum ama uygulama kısmı biraz zor oluyor.
    Bazen daralıyorum, çalışmak istiyorum ama yasdan dolayı iş bulmak zor...evde devamlı olmakda sıkıyor... Sonra da "kendine gel Gulsah" deyip yola devam.ediyorum.....
    Yazın iyi geldi ruhuma Burcu.
    İyi geceler, selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülşah, sen de biliyorsun, aslında mesele çalışıp çalışmamak, para kazanıp kazanmamak değil. Her ne yapıyorsak onu gerçekten yapmak. Kendimizi adayarak, beynimiz bedenimiz ve ruhumuzla bir bütün olarak. Işte o zaman yaptığımız her şey daha anlamlı gelmeye başlıyor. Sen ki sürekli okuyan, gelişime açık, hayatı farkında olarak yaşayan bir kadınsın. Tabi ki yola devam.
      Sevgiler...

      Sil
    2. Eğer o okumalar ve farkında yaşamam olmasa sorunlu bir tip olurdum sanıyorum Burcu'cum :)
      Yola her zaman devam.
      Sevgiyle iyi geceler :)

      Sil
  9. Burcu merhaba. Seni takibe aldım. Kendime o kadar yakın hissettim ki bütün paylaşımlarını tek tek okumaya başladım. Umarım kendi masalımızı yazabiliriz. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldin Sevda. Bu yakınlık hissi öyle kıymetli ki, var ol :)

      Sil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaş 35, kendini sorgulama zamanı :) Tam yaşarken değil de, böyle yapuk olmuş bir yünü çözmeye çalışır gibi yavaş yavaş çalışıp, az da olsa çözebildiğini gördüğünde çok keyifli oluyor bu sorgulamalar...

      Sil
    2. Çok haklısın, yavaş yavaş telaşsız... Yoksa o yün hepten karışır değil mi :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendimden

Hayatın Anlamı?

Nietzsche Ağladığında