Tarafını Seç!

Mutlu olmak mı istiyorsun, mutsuzluktan ölmek mi?
Kim bile bile mutsuz olmak ister ki, deli misin, tabi ki herkes mutlu olmak ister, herkes mutlu olmak için çabalar. Her güne bugün mutlu olmak istiyorum, mutlu olmalıyım, mutlu olmak için bir şeyler yapmalıyım diye uyanıyoruz değil mi? Kimse geceleri yastığına başını koyarken şimdi bir güzel uyuyayım da sabah dünyanın en mutsuz insanı olayım demiyordur eminim ki.

Mutlu olmak için hep bir çaba içindeyiz. Bir şeyler olacak, bir haber gelecek, bir beklentimiz gerçekleşecek, çok istediğimiz bir şeyi alacağız, bir şeylerde çok başarılı olacağız, çok kazanacağız, çok sağlıklı olacağız... Bizi mutlu edeceğini düşündüğümüz şeyler saymakla bitmez. Mutlu olmak için ne kadar çok sebebimiz var değil mi? Yeterince çabalarsak eğer çok mutlu olabiliriz. 

İyi bir semtte güzel bir ev alsak, son model bir araba çeksek kapımızın önüne, çocuğumuzu en iyi okullara göndersek, şıkır şıkır giyinsek, pahalı restoranlara gitsek, arkadaşlarla tatillere çıksak, maceradan maceraya koşsak ne kadar mutlu oluruz değil mi?

Olur muyuz gerçekten?

Mutluluk dediğimiz şey hep daha iyisine ulaşmanın verdiği haz mı? Daha iyisinin verdiği konfor mu? Mutluluk ya hep daha iyisine ulaşma çabasındayken kaçırdıklarımızsa?

Bir fincan kahvenin kokusunu içimize çekerken bundan keyif almak yerine şık bir kahve dükkanında olmadığımız için mutsuz mu olalım? Koltuğa uzanmış kitap okumanın hazzını yaşamak varken kumsalda okuyamadığımız için dert mi yanalım? 

Mutluluk kelimesine çok fazla anlam yüklüyoruzdur belki de. Sürekli olarak mutlu olmamız gerektiğini düşünüp kendimizi bile bile mutsuzluğa sürüklüyoruzdur belki de. Bunda tv dizilerinin ve sosyal medyanın etkisi ne yazık ki çok fazla. Dışarıdaki dünyaya karşı o kadar ilgiliyiz ki içimize dönemiyoruz bir türlü. Başka başka hayatları didiklediğimiz kadar kendi hayatımıza odaklanmıyoruz. Ne hayatlar var be diyoruz, hayatımızı nasıl daha güzel bir hale getirebiliriz acaba diye sormak aklımıza gelmiyor. Bakıyoruz sadece ve imreniyoruz. 

İşte burada iki seçenek çıkıyor karşımıza. Ya imrendiğimiz hayatlara bakmaya devam edip içimize kin, öfke, yetersizlik gibi kötü tohumlar ekeceğiz ve hayatı hem
kendimize hem de etrafımızdaki insanlara zindan edeceğiz ya da bakışlarımızı kendi içimize çevireceğiz. İçimizdeki gücü keşfedeceğiz ve hayatımızın iplerini elimize alacağız. 

Her şeyden önce "kabul" edeceğiz. Hayatımızı olduğu haliyle kabul edeceğiz. Yüzme bilmeyen bir insan denize düştüğünde deli gibi çırpınırsa batma ihtimali daha fazladır ya, onun gibi düşünün. Sakin olun, çırpınmayın, kafanızı suyun üstünde tutmaya çalışın. Derin bir nefes alın içinize bakarken. Bugüne kadar yaşadıklarınıza, size iyi gelen deneyimlerinize, hayallerinize odaklanın. Nasıl yaşamak istiyorsunuz, ne yapmak istiyorsunuz? Hayattaki değerleriniz neler? 

Değerleri bir pergel gibi düşünün. Merkezde siz varsınız, pergelin bir ucu kalbinizde diğer ucu da etrafınızda dönerek sizin hayattaki sınırlarınızı belirliyor. Sınırlardan kastım vicdani ve ahlaki sınırlar. Yani değerleriniz size ahlaki ve vicdani sınırlar çizer ve siz o sınırların içinde bir hayat sürersiniz. Değerleriniz arasında dürüstlük varsa mesela, kimseyi kandırmazsınız, hoşgörü varsa kimseyi yargılamaz ve değiştirmeye çalışmazsınız gibi.

Uzun lafın kısası, mutluluk bir seçimdir. İstersen kendini yaşamayı seçersin ve kendinle mutlu olursun ya da başkalarının sana gösterdiği hayatı izlersin. İzleyerek de mutlu olabilirsin o ayrı mesele, o senin hayallerinin, hayattaki amacının sınırlarıyla ilgili. Ona söyleyecek lafım yok. Sonuçta o da bir tercih. Benim lafım hayatından memnun olmayan, ah bir silkelenip kendine gelse, şöyle biraz içine dönüp baksa neler neler yapacak insanlara. Tüm insanların içinde o güç var, emin olun. Yeter ki doğru yere bakalım.

Yalnız yazıya mutluluk/mutsuzluk seçimiyle başlayıp içindeki gücü keşfetle son vermek de ne bileyim, benim de kafam karışık. Olsun yaza yaza açılırım. 

Bir iki kitap tavsiyesi de yapayım tam olsun.



Yaşam Sanatı kapitalizmin insan mutluluğu üzerindeki etkilerini anlatıyor. İnsan hayatının bir sanat yapıtı olduğunu ve her insanın da kendi hayatının sanatçısı olduğunu söylüyor. Yani hayatın ellerinde ve onu nasıl şekillendireceğin sana bağlı. Ona göre :) Fakat Bauman okumak biraz zordur. Ciddi konsantrasyon ve sabır ister, uyarmadı demeyin.

Mutsuz Olmak bence tüm insanların okuması gereken bir başucu kitabı. Gerçekten bakış açınızı değiştireceğine eminim. Kısacık bir kitap, hap gibi. Bir alıntı bırakayım aşağıya da kitabın tadına bakın:


"Mutluluğu sürekli istemek anlamsızdır, çünkü ebediyen sürmesi mümkün değildir. En vahimi, birçoklarının mutluluktan tam da bunu ummasıdır: Kesintisiz hoşluk hali, daimi neşe, keyifler hep yerinde olsun ve bol eğlence. Ne var ki mutluluğu bir tür daimi zevkte aramak, mutsuz olmanın en emin yoludur."


Yorumlar

  1. Yaşam Sanatı'nı gerçekten çok zor okudum, bir ara üniversitedeymişim de finallere hazırlamıyormuşum moduna girdim :D Ama güzeldi.

    Osho'nun bir kitabındaydı sanırım, sırtında odunuyla ormanda giden adam o sırada mutlu olacağı şeyleri göremiyorsa kral da olsa mutlu olamaz diyordu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatırlıyorum instagramdan dedikodusunu yapmıştık Bauman'ın :)

      Osho çok doğru söylemiş valla.

      Sil
  2. İlkay, bunu fark etmiş olmamız bile çok önemli. Bundan sonra yönümüzü bulmamız daha kolay. Hiç fark etmeden ömrünü tüketenler var bu hayatta...

    YanıtlaSil
  3. ayrıntı kitaplarını çok severiim :) bauman da iyi tabii. huzur bence daha iyi mutluluktaaan :) seni görmek güzel blogdaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seni görmek de güzel deep :)
      Ayrıntı, Metis ve İletişim favori yayın evlerim :)

      Sil
  4. Mutlu olalım hepimiz... Önerilerini ben de not ettim ama sadece kabul etme kısmı hoşuma gitmedi şahsen. Kabul etmekten ziyade elimizdekilerle mutlu olalım daha uygun olur diye düşünüyorum. Çünkü ilkinde denizden korksanda, sonra yüzmeyi öğrenebilirsin. Biz insanlar yapabileceklerimizi göremiyoruz bence bazen kabuğumuzdan çıkmak gerek, korkmadan=)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kedi Mırıltısı,
      kabulden kastım aslında kabul et ve otur değil, kabul et, fark et ve ona göre bir yol çiz kendine. Birçok insan ne yaşadığının bile farkında değil. Kendisi olmadığının, dalgalı denizde savrulduğunun farkında değil ya da farkında ama kabul etmiyor. Demek istediğim buydu :)

      Sil
  5. Mutluluk dışarıda aranacak bir şey değil ki... İnsanlar nedense mutluluklarını şartlara bağlıyor. İnsan sahip olduğu her şeyle mutlu olabilir. Dediğin gibi sosyal medyanın etkiside var. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Persephone, hepimiz mutluluğun dışarıdan gelmeyeceğini anlayana kadar ne yazık ki aynı hatayı yapıyoruz. Fark edip dönüştürmek elimizde neyse ki :)
      Sevgiler.

      Sil
  6. paylaşım için teşekkürler

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kendimden

Hayatın Anlamı?

Burcu'nun Dünyasına Hoşgeldiniz